Anayasal Milliyetçilik
1982 Anayasasında, Atatürk Milliyetçiliği ile Türk Milliyetçiliği eş anlamda kullanılmıştır. Atatürk Milliyetçiliğinden, 1982 Anayasasının giriş kısmında belirtilen Türk Milliyetçiliğini anlamak gerekir. Yine şunu ifade etmek gerekir ki, 1982 Anayasası bu düzenlemeleri ile, Türkiye Cumhuriyeti'ne hakim olan milliyetçilik anlayışının niteliği üzerinde gereksiz tartışmalara gidilmesi ihtimalini ortadan kaldırmıştır (ÖZBUDUN, 1998: 52).
Yine bu düzenlemeler gösteriyor ki, 1961 ve 1982 Anayasalarının benimsedikleri milliyetçilik anlayışı anayasal milliyetçilik anlayışıdır. Çünkü, her iki Anayasada da milliyetçilik anlayışı, ırk, dil ve din gibi objektif benzerliklere göre değil, kader, kıvanç ve tasa ortaklığına ve birlikte yaşama arzusuna dayanan sübjektif milliyetçilik anlayışı olduğu görülmektedir (ÖZBUDUN, 1998: 53).
Bu anlayışın doğal sonucu da, 1961 ve1982 Anayasalarına yansımıştır. Nitekim, 1982 Anayasası, 1961 Anayasası gibi Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür hükmüne yer vermiştir. Dolayısıyla, Türk anayasa sisteminde ve Atatürk milliyetçiliğinde federal bir devlet yapısı ve farklı vatandaşlıklar söz konusu olamaz. Devletin temeli tek ulus ve tek millet gerçeğine dayanır. Yani Türkiye Cumhuriyeti, tek millete, Türk milletine dayanan üniter devlettir. Başka bir ifadeyle, Türkiye Cumhuriyeti geçmişteki çeşitli imparatorluklar gibi bir çok milletleri bir araya getiren çok milletli bir devlet değildir.
Bu düzenlemelerin bir başka sonucu da, Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk kabul edilmesi ve bunlar arasında ırk, dil, din, kabile, sınıf ve zümre farkı gözetilmemesidir. Bu düzenlemeler, kader, kıvanç ve tasada ortaklık ile, birlikte yaşama arzu ve iradesini esas kabul eder. Hatta, Atatürk Milliyetçiliğine göre, bir kimsenin ‘Türküm' demesi, Türk milletine mensup olması için yeterlidir ve ona devletin Türklere millet olarak sağladığı bütün hakları sağlar (KOCAOĞLU, 1998: 352).
Anayasamızın benimsediği Atatürk Milliyetçiliği, aynı zamanda, akılcı, çağdaş, medeni, ileri dönük, demokratik, insani ve barışçıdır. Yine Atatürk milliyetçiliği, sosyalizm ve komünizm gibi milliyetçiliği reddeden akımlara karşı olduğu gibi, faşizm ve nasyonel sosyalizmdeki gibi, ırkçılığa, şovenizme ve saldırganlığa da karşıdır.
Atatürk milliyetçiliği birleştirici ve bütünleştiricidir. Atatürk'ün tanımıyla, bir harçtan yani kültürden olan insanların oluşturduğu topluluğa ya da cemiyete millet denir. Atatürk'e göre, geçmişte beraber ya da birlikte yaşamış, halen beraber yaşayan, tarihsel süreç içinde kazanmış oldukları zengin miras ve ortak değerleri korumak, gelecekte de birlikte yaşamak arzu ve iradesini gösteren toplumlara millet denir.
Türkiye Cumhuriyeti, milliyetçiliğe büyük önem vermiş ve bu kavram Anayasalarda temel ilke olarak yer almıştır. Atatürk Milliyetçiliği, ülke ve ulus bütünlüğünü koruyan temel ilkedir. Türkiye Cumhuriyeti Atatürk Milliyetçiliğine içtenlikle bağlıdır. Eşitlikçi ve birleştirici içeriğiyle çağdaş anlayışı yansıtan Atatürk milliyetçiliği toplumsal dayanışmanın güvencesidir. Devletin, ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütünlüğü, bu çağdaş milliyetçilik anlayışının belirgin niteliklerinden birini oluşturmaktadır.
Anayasamızda düzenlenen Atatürk milliyetçiliği eşitlikçidir, eşitlik fikrine dayanır. Milleti meydana getiren fertler arasında herhangi bir ayrım gözetmez. Atatürk milliyetçiliğinin hedefi, imtiyazsız ve sınıfsız bir millet oluşturmaya çalışmaktır. Atatürk milliyetçiliğinin eşitlik anlayışı, sadece hiçbir ferde, aileye, sınıf veya zümreye imtiyaz tanınamayacağını kabul etmekle kalmaz, aynı zamanda milleti meydana getiren fertler arasında bir refah eşitliği kurmayı da amaçlar (ARSLAN, 1981: 18).
Anayasamızda düzenlenen bu milliyetçilik anlayışını anayasal milliyetçilik olarak nitelendirebileceğimiz gibi, modern milliyetçilik olarak da nitelendirebiliriz. Atatürk'ün, ‘'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh'' prensibi de, bu modern milliyetçiliği benimsediğini göstermektedir. Modern milliyetçilik kişileri otomatlaştıran teorileri reddeder, insanı insan olarak yüceltir (TÜZÜN,1987:5).
Milliyetçilik ilkesinin pratik olarak en önemli sonuçlarından biri de devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüdür. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezliği ilkesi Türkiye Cumhuriyeti'nin bir tek devlet olduğunu, tek bir millete dayandığını belirtir. Bu ilke, ülke veya millet unsurlarında bölünme tehlikesi yaratabilecek olan her türlü ayrılıkçı akımın yasaklanmış bulunduğunu ifade etmektedir. Aynı zamanda bu ilke dış bağımsızlığın ve ülke bütünlüğünün korunması unsurlarını da içerir.(1)