YAKIN TARİHİMİZİN BİZE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ.
TÜRK GENCİ TARİH'E BAK DÜŞÜN VE YORUMLA. Geçmişten geleceğe Türk gencinin düşünmesi gereken milli konulardan biri olarak okunması ve yorumlanması arzusu ile bu yazı ve resimler buraya alınmıştır.
Mithat UYANIK (mithatuyanik78) ESKİPAZAR


Biz bu incelememizde ülkemizdeki askeri müdahalelerin arkasında ABD'nin etkisi olabileceğini,olayların gelişimini değerlendirerek, belgeler ortaya koyarak ve en yetkili kişilerin bilgilerine baş vurarak belirtmeye çalıştık.Ancak,bu girişimimiz hiçbir biçimde ordumuzun böyle bir etki altında hareket anlamına gelmiyor.Yalnızca müdahalecilerden bazılarının gelişmeleri bu yöne çektiğini ve belki de onların da bunu bilinçli bir biçimde değil fakat bu yönde koşullandırılmış olmalarının sonucunda yaptıklarını belirtmek istedik. Yoksa, bir bütün olarak bir ulusal kuruluş olarak ordumuzun, ulusumuzun, çıkarlarını hiçbir dış güçten esinlekmeksizin koruyup gözettiği kesin bir gerçektir.
Bu nedenle,askeri müdahaleler için kendisi de bir çok eleştirilerde bulunan Orhan Erkanlı'nın. "Bazı dış ve iç çevreler, her askeri hareketin arkasında, bir yabancı parmağı aramayı âdet haline getirmişlerdir. Maksatları suyu bulandırmak, orduyu halk nazarında dış güçlerle işbirliği yapan kuruluş haline getirerek itibarını ve gücünü yıpratmaktır" (Askeri Demokrasi,221-222) savına katılmayı olanaksız buluyoruz. Bir kere, biz,ordumuzdan değil, askeri müdahaleleri yönlendirenlerden söz ediyoruz. İkincisi, örneğin, bugün hiçbir Türk, Yunanistan'ın NATO'-nun askeri kanadına 12 Eylül'cülerin koşulsuz olarak dönmelerini sağlamalarının Türkiye'nin ulusal çıkarları ile bağdaştığını öne süremez.Kaldı ki, bunu Türk ordusunun isteği olarak göstermek de ordumuza yapılacak çok büyük bir haksızlıktır.Ama ortada Yunanistan'ın NATO'ya 12 Eylül'cülerin iradeleri sonucunda dönmeleri gibi bir gerçek vardır ve bunun tartışılması, sorumlularının hiç olmazsa tarih önünde ortaya konması gerekir. Asıl "orduyu yıpratmak" suçlaması ile bu sorumluların birey olarak ortaya konmaması, bu yanlışlığı tüm orduya mal edeceği için, orduyu yıpratır.
Üstelik,27 mayıs'çılardan olan ancak sonradan 13 arkadaşı ile birlikte Milli birlik Komitesi'nden "tasfiye" edilen Numan Esin'in bize söylediği şu sözlere de kulak vermek gerekiyor: "27 Mayıs olayının temelinde dış etkilerin belki bizim bilmediğimiz rolü olmuş olabilir... (Ama) komitenin parçalanması, 14'ler hadisesinin yaratılması ve bizlerin tasfiye edilmesi özünde dış güçlerin de katıldığı bir tertibin ürünüdür.Temelinde yabancı güçler vardır." Bizim amacımız ordumuzu eleştirmek değil, tümüyle tersine, onu yapılan yanlışlıklardan soyutlamak,müdahaleleri yönetenlerin bireysel tutumlarındaki yanlışlıkları göstermektir. 27 Mayıs'çılardan Muzaffer Özdağ'ın dediği gibi, "Tabiat gibi, siyasal tabiat da boşluk kabul etmez." Bu nedenle de ilerde de siyasi boşluk" olursa belki yine bir askeri müdahale daha olacaktır.Dileğimiz, o zaman geçmişteki yanılgılara düşülmemesidir. Tüm bunlara ek olarak altının asıl çizilmesi gereken gerçek şudur: Biz bu incelememizde, müdahalecilerin ABD ile "işbirliği" içinde bu müdahaleleri yaptıklarını öne sürüyor değiliz. Öne sürdüğümüz olgu, ABD'nin askeri müdahalelerden yararlanmak istediği ve bunda da zaman zaman başarılı olduğudur. Bu gerçeği açıklamayı Bülent Ecevit'e bırakıyor ve Milliyet'e yaptığı açıklamayı size sunuyoruz: "12 Eylül askeri müdahale döneminde, yurt dışına çıkma yasağım kaldırıldıktan kısa bir süre sonra, İngiliz ( Grenada) televizyonundan, ilginç bir televizyon programına katılmam için bir çağrı aldım. İngiliz (Grenada) televizyonu ile Amerikan(CBS) televizyonunun ortaklaşa düzenledikleri ve yayınladıkları bu programda, dünya gerçeklerini andıran, fakat hayal ürünü (varsayımsal durumlar), önceden, geniş bir uzman kadronun katılımıyla, ayrıntılı birer senorya olarak hazırlanıyordu.Televizyon programına katılanlar da, aralarında tartışa tartışa, senoryaları geliştirip bazı çözümlere ulaştırıyorlardı.
Benim katıldığım tartışma seneryolarından biri, hayalı bir ada devletiyle ilgiliydi.
Varsayımsal senoryaya göre, bu ada devleti zalim bir diktatör tarafından yönetilmekteydi. ABD ve İngiltere, kendi çıkarlarına sadakatle hizmet ettiği için, bu diktatörü destekliyorlardı.Fakat ada devletinin halkından yükselen muhalefet ve tepki o kadar ileri ölçülere varmıştı ki,ABD ve İngiltere, sonunda, diktatörün devrilmesine razı olmuş ve bunun için gerekenleri yapmışlardı.
Yine senoryaya göre, bu diktatörün yerine,Amerikan ve İngiliz tertibiyle bir başka lider getirilmişti. Fakat o lider de, bir süre sonra, fazlasıyla Moskova yanlısı bir tutum izlemeye başlamıştı. Onun için, ABD ve İngiltere, ondanda kurtulmaya karar vermiş ve gereğini yapmışlardı. Fakat yerine kim geçecekti? İşte senoryonun budan sonrasını geliştirme işlevi, programa katılan tartışmacılara bırakılıyordu. Tartışmalara katılanlar arasında da ABD ve İngiltere'nin bazı önde gelen devlet adamları ve komutanları yer alıyordu. O arada, General Haig, eski CIA başkanlarından biri ve o sırada FBi Başkanı olan şimdiki CIA Başkanı Webster de bulunuyordu. Almanya'dan da birkaç önde gelen politikacı vardı. Bu üç ülkeden gelenler dışında, ayrıca, bir eski İtalyan devlet adamı ile Türkiye'den de ben vardım. Hayali ada devletine yeni bir lider adayı aranmasına sıra geldiğinde, tartışmanın yöneticisi olan Amerikalı profesör, tartışmacılara bir kopya verdi:
-Ada devletinde, şimdilik bir köşeye çekilmiş, fakat halk arasında saygınlığı olan bir sosyal demokrat lider var, onun iktidara gelmesini düşünmez misiniz dedi. Amerikalı ve İngiliz tartışmacılar bu çözüme hemen sarıldılar.Fakat köşesine çekilmiş o sosyal demokrat politikacı nasıl devletin başına gelecekti?
Amerikalılar dediler ki:
- Onun kolayı var... Eski diktatör bizim adamımız olduğuna göre, bu ada devletinin silahlı kuvvetlerinde de bizim hatırımızı kırmayacak yakın dostlarımız var demektir. Onlara söyleriz, sosyal demokrat politikacıyı iktidara getirmenin bir yolunu bulurlar. İngilizler de Almanlar da bu çözümü hemen benimsediler.Ben,o zamana kadar,tartışmaya hiç katılmamıştım.Bazıları yıllarca dünyanın kaderini etkilemiş Amerikalı ve İngiliz politikacıların, devlet adamlarının, komutanların, bir yabancı ülkeyle, bir yabancı ülkenin iç işleriyle ilgili sorunlara nasıl yaklaştıklarını kendi ağızlarından dinlelek, son derece ilginç ve şaşırtıcı idi. Hele son önerilen çözüm şaşkılığımı büsbütün artırmıştı. Tartışmayı yöneten Amerikalı profesör birdenbire bana döndü ve,
- Mister Ecevit, diyelim ki o sosyal demokrat lider sizsiniz!.. Amerikalıların önerdiği çözümü kabul eder misiniz diye sordu. Hiç umursamadan, özetle şu yanıtı verdim. -Dostumuz ve müttefikimiz de olsalar, bazı yabancı devletlerin iç işlerimize böylesine karışmalarını ve silahlı kuvvetlerimizle böylesine içli dışlı olmalarını içime sindiremem. Onun için, bu çözümü kesinlikle kabul edemem. Kendi girişimimle ve serbest seçimlerle halkın desteğini alarak iktidara gelebilirsem gelirim; başka türlüsünü düşünemem bile. Tartışma, hayali bir senaryo ile ilgili olduğu halde, benim o yanıtımdan sonra adeta ciddi bir müzakereye ve çekişmeye dönüştü.Tartışmanın ondan sonraki bölümünde, bir yandan Amerikalılar bir yandan da İngilizler, beni ikna etmek için uzun uzadıya dil döktüler. Nihayet, tartışmaya hararetle katılan eski dostum bir İngiliz Muhafazakâr milletvekili, bana çıkıştı. -Görüyor musun bize yaptığını, senin direnmen yüzünden bu devlet sorununa bir çözüm bulamıyoruz dedi. Son olarak ,tartışma yöneticisi, General Haig'e dönerek: -Ecevit kabul etmemekte direniyor, bu durumda ne yapacaksınız diye sordu. General Haig özetle şu yanıtı verdi: - Bizim bu gibi konularda deneyimimiz vardır. Ecevit istemese de biz, uygun gördüğümüz bir çözümü uygulatmanın yolunu buluruz dedi.
Kıssadan hisse!...
Ecevit sözlerini şöyle bağlamış bulunuyor: "Aynı General Haig'in, 1983'te, Türkiye'deki genel seçimlerden kısa bir süre önce ülkemize gelip yaptığı temasları bilenler, kendisinin televizyon programındaki sözlerni herhalde pek yabana atamazlar."
* * *
İleride ülkemizde yeni bir askeri müdahale olabilir mi? Bizim bu konuda bir yorumda bulunmamız olanaksız. Ama dileriz ki, bir askeri müdahaleyi gerektirecek koşullar bir daha hiç oluşmaz. Ama eğer koşullar oluşursa yinede dileriz ki,27 Mayıs, 12Mart ve 12 Eylül'ün yanılgılarına düşülmez ve ulusal çıkarlarımız daha bir özenle ve duyarlılıkla gözetilip savunulur.
---BİTTİ---
Kaynak:20.Ocak 1991 Milliyet Gazetesi Raportaj.ÇETİN YETKİN-- UĞUR ÖZEN - ![[ecevit-clinton-basbakan+abd+amerika.JPG]](http://2.bp.blogspot.com/_iSWNz-78Te4/SeGinSzxqMI/AAAAAAAAAcI/pQ77DNctJvo/s1600/ecevit-clinton-basbakan%2Babd%2Bamerika.JPG)
Bir zamanlar ABD ye "Gölge etmeyin başka ihsan istemem" diyen zamanın lideri ve daha sonrası kendisiyle yapılan bir raportaj ve bir fotoraf yorumlar okuyanlara aittir. Biz hakkın rahmetine kavuşan Bülent ECEVİT'e allah'dan rahmet diliyoruz.
Genç nesillerimiz büyük Atatürk'ün aydınlık izinde kendilerini geleceğimiz için hazırlayıp umut olmaları dilek ve temennileriyle bekliyoruz.
Mithat UYANIK 07.12.2010
mithatuyanik78